17 Kasım 2012 Cumartesi

Ural-Altay ve Altay Dil Teorisi / Doç. Dr. Emine Yılmaz - Doç. Dr. Nurettin Demir

Giriş

Türkçenin hangi dillerle akraba olabileceği meselesi bilim adamlarını uzun zamandır meşgul etmektedir. Bu süre içerisinde, Türkçenin hiç bir dille akrabalığı olmadığı görüşünden, bazı kızılderili dilleri, Sümerce, Etrüskçe, Hint-Avrupa gibi dillerle akraba olabileceği ve hatta bütün dillerin Türkçeden kaynaklandığına varıncaya dek pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Bunların en fazla üzerinde durulan ve kabul göreni Türkçeyi önce Ural-Altay ve daha sonra Altay dil ailesi içinde ele alan görüştür. Aşağıda son sözü edilen dil aileleriyle ilgili tartışmalar kısaca ele alınacaktır.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Ortaçağ Orta Asyası'nda Türkistan ve Turan / Yrd. Doç. Dr. Scott Levi

Orta Asya tabiri bugün, (batı Çin’in Doğu Türkistan bölgesi ile Kuzey Afganistan’ın büyük bir kısmı ve Güney Sibirya’nın genişçe bir bölümü), genel olarak eski Sovyet cumhuriyetlerinden olan Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Kazakistan’ın oluşturduğu bölgeyi belirtmek için kullanılmaktadır. Bu genel, hatta gündelik tabir özellikle 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından ve yukarıda adı geçen Müslüman cumhuriyetlerin de buna bağlı olarak elde ettikleri bağımsızlıktan bu yana geniş bir izleyici kitlesine ulaşabilme avantajı sağlamaktadır. Orta Asya tabiri "Doğu Asya”, "Güney Asya”, ve "Batı Asya” gibi başka tanıdık modern coğrafi tanımlar bağlamında bölgeyi yerleştirme avantajını da beraberinde getirmekte. Ne var ki, en azından tarihi tartışmalar açısından, Orta Asya’nın modern jeopolitik bir kavram haline getirilmesi çeşitli olumsuzluklar içermiyor da değildir. Bugün kullanıldığı şekliyle, bu tabir 1920’li yıllarda Sovyetler Birliği’nin ‘cumhuriyetlerin büyük sınırlandırılması’ süresi boyunca bölgede belirlenmiş olan sınırlarla çepeçevre sarılmış alana da işaret etmektedir ve bölgenin eski kültürel ve siyasi sınırlarını artık yansıtmamaktadır. Bu şekilde, tarihi tartışmalardaki kesinliğini son derece dikkat çekici bir biçimde koparıp atan modern siyasi, kültürel ve coğrafi imaları gündeme getirmektedir.

8 Kasım 2012 Perşembe

Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!



Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.

Atadan kalma tohumlarımız;

* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.

TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...

Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40

www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.






12 Ekim 2012 Cuma

Türklüğün Eski Çağı / Prof. Dr. Gyula Németh

İlmî neşriyatta, umumiyetle, Türklüğün anayurdunun Orta Asya ve hatta Şarkî Asya olduğu fikri yayılmış bulunuyor. Tarih sahnesine çıkan ilk Türkler yani Hunlar (M.Ö. III. asır), yahut eğer Türk sayılırlarsa To-palar (M.S. IV. asır) Şarkî Asya sahasında, Çin’in şimaline doğru, Gobi çölü etrafında görünüyorlar. Milattan sonraki bin yılın ikinci yarısında Asya ve kısmen Avrupa tarihinde de mühim roller oynayan Türk kavimleri, Türkler ve Uygurlar, Orta Asya’nın büyük dağlık bölgelerinde Baykal gölünün cenub garbinde oturuyorlardı. Bundan başka Türk dilinin bir takım Orta ve Şarkî Asya dilleriyle, Moğolca ve Tunguzca ile olan bağlılıkları -her ne kadar tarihi bakımdan istifade edilebilmesi için kâfi derecede tenkidli olarak tetkik edilmemişlerse de- çok açıktır. Şu hale göre Türk kavimlerinin en eski yurdunun Orta ve Şarkî Asya olarak kabul edilişi şaşılacak birşey değildir. Eskiden Türkleri ve en yakın akrabalarını (Moğolları, Tunguzları) değil, bütün Ural-Altay dil ailesini ifade etmiş olan “altayik” lisanı ve kavmi tabirinde (Castrén, Schott),1 bu görüş tarzı belirmektedir. Türklerin anayurdunun Altay civarında olduğu başka belgeler yanında Çin kaynaklarının ilmi eserlerde çok geçen bir kaydı ile de ispat edilmeye çalışılmıştır. Bu kayda göre Türk kavimlerine adını veren ve M.S. VI.    asırda meydana çıkan “Türk” (=Göktürk) kavminin anayurdu Altay’dı.

16 Ağustos 2012 Perşembe

Tarihte Türklük / Prof. Dr. László Rásonyi

Giriş
Türklerin Anayurdu

Batılı milletlerin ortaya çıkışlarından daha önce Türklük, dünyamızın en büyük sahnesini teşkil eden Eurasia’nın her çağında ve her köşesinde büyük bir rol oynamıştır.

Çağımızın Rus tarihçileri Eurasia sözü ile yalnız Kuzey Eurasia’yı kastetmişlerdir. Halbuki, Eurasia Avrupanın doğu, Asya’nın orta ve kuzey kesimlerini kaplayan, kapalı tarihî ve coğrafî birlik arz eden, kendine has yaşayış tarzı ile önem kazanan ve iki kıt’a arasında adetâ üçüncü bir kıt’a teşkil eden çok geniş bir ülkedir. Bu ülkenin güneyi Kven-Lün, Pamir, Hindukuş ve Kafkas dağları ile sınırlanır.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Toplum-Devlet Ülküsü Olarak Tarihte Türklüğün Oluşması / Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı

1.    Kimlik, Geçmişte İnşâ Olunan Bir Binâdır

Tarihte özel yer tutmuş olanlar ile olmayanlar olmak üzre, milletler de, tek tek kişiler gibi, kabaca iki ana kümeye ayırılabilirler. Tarihe baktığımızda, bizde, kimi milletlerin özel bir görevle yükümlendirilmiş olduğu izlenimi uyanır. Gerçi her millet kendi kendisine az yahut çok ‘gelin güvey’ olur. Bu son derece duygusal ve öznel millî tavır alış, yine de, tarihle ilgili bir görünümün ortaya çıkarılamayacağı anlamına gelmez.

Etnolojiye Dayanan Cihan Tarihinin Işığı Altında İlk Türklük ve İlk İndo-Germenlik / Prof. Dr. Wilhelm Koppers

Giriş
Burada verilen izahatta ilk Türklük ile ilk İndo-Germenlik karşı karşıya tutuluyorsa, bundan, her iki kıymet, kayıtsız ve şartsız olarak aynı mukayese müstevisi üzerinde bulunuyor addedilebilirmiş gibi bir mana anlaşılmasın. Malum olduğu veçhile Türkçe, Altay dil ailesinin bir rüknünü teşkil eder. Bu aileye, Moğolcadan maada, -muhtelif tali lisanlariyle, daha doğrusu lehçeleriyle,- Türkçenin kendisi, ve şüpheli olarak, Altay dili olduğu, malum olduğu üzere, Shirokogoroff tarafından ısrarla reddolunan Manço-Tunguz dili mensuptur. Maalesef Altayın Ural’la olan münasebetleri vazih surette meydana çıkarılmış değildir. Fakat günün birinde, hem kültür tarihi, hem dil bakımından, ilk İndo-Germenliği, yine kültür tarihi ve kısmen de dil manasında alınan bir “ilk Ural (Samoyed)-Altay”lıkla karşılaştırmamız icap etmesi ve burada Altay’dan (biraz evvelki izahatımızın ruhuna uygun olarak) yalnız Türk-Mogol’a mensup, anlaşılması mümkündür. Binaenaleyh, izahatımızın çerçevesi içinde, Türklük, yahut ilk Türklük tabirleri, umumiyetle, mutad olan manadan daha geniş bir manayı haizdir. Fakat aşağıdaki tafsilatta, sıklet merkezi kültür tarihi tarafında bulunduğundan, ve mukayeseler, neticede, kompleksden komplekse yapıldığından, (ve verilen isimlerin ehemmiyeti tali bir dereceye düştüğünden) hareket tarzımızın bir zarar vereceği pek memul değildir; bununla beraber, bu mülahazaları önceden arzetmeği faydalı, hatta zaruri gördük.

Tarihte "Türk" Adı / Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu

Bugün ilim dünyasında, umumiyyetle, “Türk” adının M.S. VI. yüzyıl ortasında Göktürkler tarafından kurulmuş olan devlet (552-744) ile ortaya çıktığı kabul olunmaktadır.1 Buna göre, “Türk” adı ilk olarak Çin yıllığı Çou-şu’da, Göktürk birliğini göstermek üzere 542 yılında2 ve Batı Wei İmparatoru T’ai-tsu tarafından Göktürk Şefi Bumın’a elçi gönderilmesi münasebetiyle de 545 yılında görünmektedir.3

I. Türk Adının Eskiliği Hakkında İleri Sürülen Görüşler

Türk adı Çin tarihi vesikalarında böyle ortaya çıkmakla beraber, Türk soyundan gelen ve Türkçe konuşan topluluklar şüphesiz çok eskiden beri mevcut bulunuyordu. Asya Hunları (Çin kaynaklarında, Hsiyung-nu), Batı Hunları (Avrupa Hunları), Kuzey Çin’de Tabgaçlar (Çin kaynaklarında, T’o-pa) ile aynı sahanın çeşitli bölgelerinde küçük devletler kuran “Hsiyung-nu imparatorları”na bağlı toplulukların ekseriyeti ana dilleri Türkçe olan ve Türk soyundan gelen topluluklar idi.4 Türklerin böylece tarihte büyük yer tutan eski bir millet olduğu düşüncesi birçok tarihçi ve dilciyi “Türk” adının pek eski bir maziye sahip olabileceği hükmüne götürmüş ve bunlar “Türk” adını en eski tarih kaynaklarında aramak yoluna girmişlerdir.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Türklüğün En Eski Zamanları / Prof. Dr. Tuncer Baykara


Giriş


Cengiz Han evlâdından Gazan Han zamanında, bundan tam 700 yıl önce yazımına başlanıp, sonra 1304-1316 yılları arasında İlhanlı Hanı olan Olcaytu Han’a takdim edilen Cami”üt-Tevarih adlı eser, Türk kavramı açısından çok dikkate değer bir girişle başlamaktadır. Bazı peşin hükümler sebebiyle olsa gerek, bir kısım Türk tarihçileri tarafından ciddîye alınmayan bu girişte, kitabın düzenleyicisi Reşideddin Fazlullah (1248-1318) özetle, "bugün (kendi zamanında) Moğol diye anılan bir kısım boyların vaktiyle Türk olduklarını” belirtip şöyle diyor: 1


Siz Hiç LSV Dükkan Çikolatası Tattınız mı?

 LSV Dükkan yani Lösev Dükkan’ında lösemili çocuklarımızın anneleri kendi elleriyle hazırladıkları organik kurabiyeler ve birbirinden renkli el emeği, göz nuru el işlerini sizlere sunuyor. LSV Dükkan bundan tam 12 sene önce LÖSEV Ankara’da, küçücük bir atölyede 5 anne ile başlayan bir çalışmayken bugün yüzlerce annenin ekmek parasını kazandığı meslek atölyeleri haline geldi.                                      

Beslenme ile kanser arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmek için kurulan bu minicik atölye, seneler içerisinde azim, sevgi ve inançla büyüdü. Giderek büyüyen ve insanın içini ısıtan bu başarı öyküsü, LSV Dükkan markasını yaratmaya kadar uzandı. Lösemili çocuklarımızın annelerinin umutlarını, hayallerini işlediği, sevgiyle yoğurduğu her bir LSV Dükkan ürünü sevgili çocuklarımızı hayata bağlayacak.

Tüm renkleri ve lezzetleri ile Türkiye’nin her yerinden LSV Dükkan’a www.lsvdukkan.com üzerinden ulaşabilir ve sipariş verebilirsiniz.

Lösev’i Twitter’da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile  paylaşımlarınızla destekleyebilirsiniz.

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Tarihte Türk Devletleri ve Hâkimiyet Alanları / Prof. Dr. Ramazan Özey

Tarihte 16 Büyük Türk Devleti ve Hakimiyetleri


Türkler, tarihte çok sayıda devlet kurmuşlardır. Söz konusu bu devletlerin çoğu, yaşadığı dönemlerin büyük devletleri olmuşlardır. Bu devletlerin sayısı, mevcut bazı tarihi kaynaklara göre 113 ila 180 arasında değişmektedir. Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki tarihi coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir.

Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır. Yaşadıkları zaman dilimi ile coğrafi mekanları açısından ele alındığında, Türk dünyasının yayılış sahası, Asya ve Avrupa’nın büyük bir bölümü ile Afrika’nın kuzey bölümünü kapsadığı görülür.

8 Temmuz 2012 Pazar

Türk Dünyası'nın Coğrafyası / Prof. Dr. İbrahim Atalay

Türk Dünyası Haritası - Detayları gmrmek için resme tıklayınız...
Orta Asya, batıda Hazar denizi, kuzeyde Kırgız Bozkırları ve Altay dağları, doğuda Moğolistan ve Çin Halk Cumhuriyetinin batısı (Doğu Türkistan), güneyde Tibet plâtosu, Karakurum-Hindukuş-Kopet dağları ile sınırlanan Asya kıtasının orta kesiminde yer alır. Bu bölgede 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan bağımsızlıklarını kazanmıştır. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti toprakları içerisinde özerk bir cumhuriyet olan Sincan-Uygur Bölgesi’ne ise Doğu Türkistan denir. Ayrıca Orta Asya’nın güneyinde yer alan ve genellikle Orta Doğu ülkeleri içerisinde kabul edilen Afganistan da Orta Asya ülkeleri içerisine dahil edilmektedir.1

3 Temmuz 2012 Salı

Türklerin Demografisi (1950-2025) / Doç. Dr. Zakir B. Avşar - Ferruh Solak - Selma Tosun

1.Giriş

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, uzun yıllar boyunca Rus egemenliğinde kalan Türk ülkeleri birer birer bağımsızlıklarını ilan ederek, uluslararası platformda yerlerini almışlardır. Böylece hem Türkler hem de dünyanın Türkler dışında kalan kısmı "Türk”e ilişkin konularda muazzam bir bilgi açığıyla karşı karşıya kalmıştır. Bilgiye sahip olanlar, onu, bir yandan belki de haklı sayılabilecek bir kıskançlıkla korurken; diğer yandan (muhtemeldir ki) içinde "doğru” bilgilerin de yer aldığı bir enformasyon bombardımanı başlatarak, bu ihtiyacı karşılama yollarını aramışlardır. Ancak, bu bilgilerin sunumundaki sorunlar yalnızca "doğruluk” boyutuyla ortaya çıkmamış ek olarak, çeşitli amaç ve hedeflerle "manipulasyon” kuşkularını da yoğun olarak gündeme taşımıştır. Bu durum, etnik konulardaki hassasiyetlerden kaynaklanıyor olabileceği gibi, bilgiye sahip olmanın maliyetinin yüksekliği ve sonuçta, bilginin bir yatırım gibi düşünülmesi veya silah gibi kullanılıyor olmasından da kaynaklanabilir. Dolayısıyla bu açılardan bakıldığında, çalışma, yukarıda ifade edilen sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişim olarak değerlendirilmelidir. Zira kullanılan veriler eksikleriyle birlikte vardır ve ortadadır. Yapılması gereken, eldeki verilerin belirli bir disiplin çerçevesinde analiz edilerek siyaset üretenlerin ve okuyucunun hizmetine sunulmasıdır.

26 Haziran 2012 Salı

Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalıdır? / Nihal Atsız


Onbeşinci yüzyılda, bizde, belirli bir tarih görüşü vardı; Türk tarihinin en eski çağları olarak Oğuz Han Destanı’ndan bahsolunur, sonra pek kısa bir Selçuk tarihi anlatılarak Osmanlılara geçilirdi. Böylece eski tarihçiler, Osmanlıları daha mühim ve üstün tutmakla beraber, Türk tarihini bir bütün halinde gözden geçirirlerdi.

Fakat bu tarih görüşü köklenmeden baltalandı. Hele, Hoca Sadeddin gibi bir müverrihin, eserine doğrudan doğruya Osmanlılarla başlamasından sonra, bizim için Türk tarihi sadece "Osmanlı tarihi” olarak kaldı. Ve daha önceki Türklerden, az veya çok, yabancı milletler gibi bahsedilmeye başlandı.

XIX. yüzyılda Müşir Süleyman Paşa ile başlayan tepki, bu yanlış görüşü sarsmaya başladı. Varlık ve başlangıcımızın Osmanlılardan daha ileride olduğu anlaşıldı. Eski Türklerden bahseden bölümler okul kitaplarına kadar girmekle beraber, Türk tarihi sıralanmış bir bütün haline konulmadı. Çünkü çeşitli hükümdar sülâlelerinin zamanları ayrı ayrı devletlermiş gibi ele alınıyor ve Türkler birçok yerlerde birçok devletler kurup bunlardan hiç birisini uzun müddet yaşatamamış bir millet gibi gösteriliyordu.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Türk Tarihi ve Sosyolojimiz / Prof. Dr. Baykan Sezer

Türkiye’de daha sosyoloji çalışmalarının başlangıcında Batı açıklamalarının ve sosyoloji öğretilerinin yetersizliği duyulmuş ve tarih ile sosyoloji ilişkisi sosyolojimizin en önemli sorunu olarak kalmıştır. Sosyolojimizin tarihle ilişki kurma ve tarih bilgisini kullanma çabasına rağmen bu ilişki yakınlaşma ve yapıştırma ile sınırlı kalmıştır. Bu çalışmalar genel sonuçlara, sosyolojide kullanılmaya hazır bilgilere dönüşmemiştir. Türk sosyolojisinin tarih ile ilişkilerinin düzenlenmesi ve bu ilişkilerin alacağı biçim konusu günümüzde de önemini sürdürmektedir. Sosyoloji ile Türk tarihi arasındaki ilişkiyi temel ve zorunlu bir ilişki olduğu için önemsiyoruz. Türk tarihinin incelenmesi iki açıdan önemlidir. Birincisi mevcut tarih açıklama ve kavramları tüm ülke tarihlerini kapsamamaktadır. Bu eksiklik, en açık biçimde Türk tarihinin ele alınmasında görülmektedir. Geleneksel ve Batı kaynaklı tarih açıklamalarının tüm toplumları kapsamadığının başka örnekleri de vardır. Söz gelişi Çin tarihi için de aynı şey söylenebilir. Ancak Türk tarihinin önemli bir farklılığı ve üstünlüğü bulunmaktadır. Sosyolojimiz bu nedenle Türk tarihi üzerinde çok daha özen ve önemle durmalıdır. Türk tarihi bilinen açıklamaları aşan, daha geniş kapsamlı bir açıklamaya izin vermektedir. Ayrıca bu yeni açıklama, bilinen açıklamaları aşacağı için elbette yeni kavramlar ve yeni bir yaklaşım biçimini de gerektirecektir. Bu yeni yaklaşım biçimi aynı anda yeni açıklamanın da zorunlu ön koşuludur. Açıklamaya ulaşmadan önce yeni kavram ve yaklaşım biçimlerine sahip olunmalıdır. Bu bilinen açıklamaları aşan, onları kapsayan yeni yaklaşım biçimi olayları bir bütün içinde değerlendirmemize de izin verecektir. Yaklaşım biçimi öncelikle belli bir tarih ve toplum görüşüne bağlılıktır ve tarih olayları önünde sınanacaktır. Bu yaklaşım, eldeki açıklamaların tümüyle dışında değildir. Tümüyle dışında değildir ama varolan açıklamaları aşışı ayrıntı düzeyinde kalmayacak, tarihe gerçek anlamını kazandıracaktır.

Türk Tarihi Kronolojisi XXVI / Şevket Koçsoy (ms 1995-ms 2002–Kaynakça)

1995
Şubat 1995 İki sosyal demokrat parti, CHP ve SHP, CHP’nin çatısı altında birleşti. Bugün yapılan kurultayda, iki parti genel başkanının ittifakıyla Hikmet Çetin genel başkanlığa seçildi (18 Şubat 1995 Türkiye).
Nisan 1995 Irak Türkmen Cephesi kuruldu: Türkmen parti ve kuruluşlarını tek çatı altında toplamak amacı ile Ekim 1994’te Türkmen Cephesi kuruluş çalışmaları başlatıldı. 23 Nisan 1995’te Irak Türkmen Cephesinin kurulduğu resmen ilan edildi.
Mayıs 1995 PKK’nın Katliamları: İstanbul, Küçükçekmece Cennet Mahallesi, Hürriyet Caddesi üzerinde bulunan Nazlı Giyim Mağazasına kimliği teröristlerce molotof kokteyl atılmış, çıkan yangında 3 vatandaşımız ölmüş, 1 kişi de yaralanmıştır (4 Mayıs 1995).

Türk Tarihi Kronolojisi XXV / Şevket Koçsoy (ms 1985-ms 1994)

1985
1985    V. Kuznetsov (Sovyetler Birliği).
Ocak 1985 Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de Rus karşıtı ayaklanma (Ocak 1985).
Mart 1985 Mikhail Gorbachev, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliği’ne getirildi (Mart 1985).
Nisan 1985 Çırağan Sarayı’nın 49 yıllığına İngiliz otelcilik firması Trust House Perte’a kiralanmasıyla ilgili anlaşma imzalandı (19 Nisan 1985).
Nisan 1985 Sabah Gazetesi kuruldu (22 Nisan 1985).
1985-1989 Andrei Gromiko (Sovyetler Birliği).

Türk Tarihi Kronolojisi XXIV / Şevket Koçsoy (ms 1977-ms 1984)

1977
1977    Dünya’nın tekrar kullanılabilen ilk uzay gemisi olan Uzay Mekiği, ABD tarafından fırlatıldı.
Mart 1977 Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında 1977 ve 1978 yıllarını kapsayan 200 milyon dolarlık ticari protokol imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye Sovyetler Birliği’nden demir ve çelik boru amyant ve bazı hammaddeleri alacak (24 Mart 1977).
Haziran 1977-1982 Brejnev, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyet Prezidyumu başkanı oldu (Haziran 1977-1982).
Haziran 1977 Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Taha Carım, büyükelçilik ikametgahının önünde iki teröristin açtığı ateş sonucu öldü. Saldırıyı bu kez ‘Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları’ adlı örgüt üstlendi (2 Haziran 1977).

Türk Tarihi Kronolojisi XXIII / Şevket Koçsoy (ms 1964-ms 1976)

1964
1964 "Yeni Turan” adlı eserin yazarı Halide Edip Adıvar (1884-1964) öldü.
1964 Gümüşpala’nın 1964’te ölümüyle boşalan Adalet Partisi (AP) Genel Başkanlığı’na Devlet Su İşleri eski Genel Müdürü Süleyman Demirel seçildi. AP, 1965 seçimlerinde oyların yüzde 53’ünü alarak tek başına iktidara geldi. Bu seçimlerin bir özelliği de Türkiye’de ilk kez sosyalist bir partinin, Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) seçimlere katılması ve 15 milletvekilliği kazanmasıydı.

Türk Tarihi Kronolojisi XXII / Şevket Koçsoy (ms 1950-ms 1963)

1950
1950-1951 Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler: 1944’e kadar 140.000 kişi, 1950-1951’de 155.000 Türk göçmen gelmiştir.
1950    İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bütün dünyada kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, Kıbrıs Rum Ortodoks Liderliği (18 Ekim’de başına Makarios seçilmişti), yoğun kampanyaya girişti. Yunanistan hükümeti de Birleşmiş Milletler’e, ulusların kendi geleceğini tayin haklarının Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu.

Türk Tarihi Kronolojisi XXI / Şevket Koçsoy (ms 1938-ms 1949)

1938
1938    "Sadabat Paktı” TBMM’de onaylandı.
1938    Amerikalı Chester Carlson ilk fotokopi makinesini icat etti.
1938    Anayasa değişikliği ve Laiklik ilkesinin Anayasaya ilâvesi (Türkiye).
Ocak 1938 Sadabat Paktı, TBMM’de onaylandı (14 Ocak 1938).
Mart 1938 Özbek Komünist liderler Faizullâh Hocayev ve Akmal İkramov’un idamı (Mart 1938).
Mart 1938 Avusturya, Hitler Almanyası’na katıldı (13 Mart 1938).

Türk Tarihi Kronolojisi XX / Şevket Koçsoy (ms 1931-ms 1937)

1931
1931    Gölbaşı-Malatya Demiryolu işletmeye açıldı.
1931    Rumların Enosis isyanı başladı. Rumlar İngiliz valisinin konağını yaktı. Kıbrıs Türk cemaati Enosis’e karşı olduğunu açıkladı.
1931    Sovyetler, Basmacı önderi İbrahim Bey’i yakaladılar.
1931    Müslümanlar, Doğu Türkistan Kumul (Hami)’da isyan ettiler.
Mart 1931 TBMM’nin yeniden milletvekilli seçimi kararı (5 Mart 1931 Türkiye).
Mart 1931 “Türk Çocuklarının ilk tahsillerini Türk mekteplerinde yapmaları hakkındaki kanun”un TBMM’de kabulü (Yayın tarihi: 29. 3. 1931) (23 Mart 1931 Türkiye).

Türk Tarihi Kronolojisi XIX / Şevket Koçsoy (ms 1926-ms 1930)

1926
1926    Baku Türkologlar Kongresi topandı: Kongrede Volga bölgesinden Türk akademisyenler bir Türk Dili Federasyonu’nun oluşturulmasını talep ettiler. Yine Sovyet Sosyalist Cumhûriyetleri Birliği dahilindeki bütün Türk dillerinin Latin alfabesini benimsemesi teklif edildi. Açıkçası bu, ‘Biz Türkler kendimizi birbirimizden ayırt/izole edemeyiz’ anlamına geliyordu. Kongrenin önemli yanı bu talebin Türkiye’den katılan akademisyenlerin huzurunda ifade edilmesiydi. Bir süre bu türden bir açıklama açık olarak başka yerlerde görülmedi. Belki de bu 1927 yılından itibaren yetkililerin daha sıkı önlemler almasının sonucuydu.

Türk Tarihi Kronolojisi XVIII / Şevket Koçsoy (ms 1923-ms 1925)

1923
1923    Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım İzmir’de öldü. Karşıyaka’ya gömüldü.
1923    Lozan Barış Antlaşması’nın 20. maddesi gereğince, Türkiye, Kıbrıs’ın İngiltere’ye ilhakını kabul etti.
1923    Ermeni asıllı Münib Boya, Van Milletvekili olarak TBMM’ne girdi (1923).
Ocak 1923 Lozan’da Türkiye ile Yunanistan arasında askeri ve sivil esirler ile din esasına dayalı azınlıkların değişimi konusunda iki sözleşme imzalanması (30 Ocak 1923).
Şubat 1923 Türk karşı tekliflerinin verilmesi. Curzon’un son demeci: “Ümit ederim ki İsmet Paşa, umduğumdan daha çok fedakarlık yaptığımın farkındasınız. Savaş olabilir. Kabul etmenizi istirham ederim. Vatanınızı kurtarmak için İsmet Paşa yarım saatinz var.” Konferans’ın kesintiye uğraması (4 Şubat 1923).

Türk Tarihi Kronolojisi XVII / Şevket Koçsoy (ms 1919-ms 1922)

1919
1919    Lord Curzon’un, "Doğu Trakya’daki Türkler ile Batı Anadolu’daki Rumlar mübadele edilmelidir” yolundaki muhtırası açıklandı.
1919    Fransa’nın Marsilya şehrinde, "Ermeni Kin Anıtı” dikildi. Fransız bakan Joset Comitte, anıtın açılış törenine katıldı (1919).
1919    Einstein, "Genel İzafiyet Teorisi” konusundaki yazısını yayımladı.
1919    Lenin Müslüman Komünist Partisini dağıttı ve Rusya Komünist Partisi içinde Doğu Halklarının Komünist Kuruluşları Bürosu’nu teşkil etti (1919 başları).
1919    Almanya ile Versailles/Macaristan ile Triannen/Avusturya ile Saint Gemainı/Bulgarristan ile Neully Antlaşmaları yapıldı/(Cemiyetler kuruldu.)
Ocak 1919 İngilizler, Bağdat’ı işgal etti (10 Ocak 1919).
Ocak 1919 Paris Konferansı (19 Ocak 1919).

24 Haziran 2012 Pazar

Türk Tarihi Kronolojisi XVI / Şevket Koçsoy (ms 1912-ms 1918)

1912
1912    Kazaklar arasında, Alaş Orda partisi kuruldu.
1912    1912-1913 Mustafa Kemal, Balkan Savaşları dolayısıyla Trakya ve Çanakkale’de çeşitli görevlerde bulunmuştur. Bolayır’da kurulan kolordunun hareket şubesi müdürlüğüne getirildi.
1912    Balkan Savaşları başladı.
Mart 1912 Türk Ocağı 190 askeri tıbbiye öğrencisinin teşvik ve teşebbüsüyle ve dönemin önde gelen Türk Milliyetçisi aydınlarından Mehmet Emin (Yurdakul), Dr. Fuat Sabit (Ağacık), Ahmet Ağaoğlu ve Yusuf Akçura tarafından İstanbul’da kuruldu (25 Mart 1912). İstanbul’un işgal edilmesi üzerine mensupları Anadoluya geçerek Kurtuluş Savaşına katıldılar, Ocağın faaliyetleri sekteye uğradı. Ocak ancak 1924’te Ankara’da yeniden açıldı.

Türk Tarihi Kronolojisi XV / Şevket Koçsoy (ms 1882-ms 1911)

1882
1882    İngiltere’nin Mısır’ı işgali.
1882    İlk hidroelektrik santralı (ABD).
1882-1948    Kazım Karabekir (Osmanlı, Türkiye).
1883
1883 Mithat Paşa’nın Taif’te boğdurulması (d. 1822).
1883 Sanayi-i Nefise Mektebi’nin açılması (Osmanlı).
1883 Batı tarzında Osmanlı-Türk resmi; Şeker Ahmet Paşa (1841-1907), Osman Hamdi Bey (1842-1910).

Türk Tarihi Kronolojisi XIV / Şevket Koçsoy (ms 1833-ms 1881)

1833 Babıâli Tercüme Odasının kurulması.
1833 Osmanlı-Rus Hünkâr İskelesi Antlaşması (ittifak).
1833    Mısır ile Kütahya Mukavelesi (Osmanlı).
1834    Mekteb-i Harbiye’nin açılması (Osmanlı).
1834    İlk mekanik biçer kullanılmaya başlandı (ABD).
1837    Isambard Kingdom Brunel, ilk kıtalararası buharlı gemiyi yüzdürdü.
Kasım 1837 ‘Eser-i Hayr’ adlı Osmanlı yapımı buharlı gemi, denize indirildi (26 Kasım 1837).
1837/1838-1846/1847 Kenesarı Kasımov önderliğinde Rus tahakkümüne karşı Kazak direnişi. Millî istiklâl mücâdelesi.

Türk Tarihi Kronolojisi XIII / Şevket Koçsoy (ms 1713-ms 1833)

1713-1719 Hindistan’da Farruh Siyar (Celaleddin Muhammed) saltanatı.
1715    Çar Büyük Petro komutasında Kazak Stepleri’ne ilk Rus askerî seferlerinin başlaması.
1716    Kırım hanı, Kara Devletgerey’in saltanatı.
1717    Kırım hanı, III. Saadetgerey’in saltanatı.
1717    Hive’ye yapılan ilk Rus askerî seferi, Çar askerleri’nin katledilmesi ile neticelendi.
1718    Oyratlar, Balkaş Gölü’nün kuzeyinde Kazak Orta Cüz’ü yendiler.
Temmuz 1718 Pasorofça Antlaşması imzalandı (Osmanlı 2 Temmuz 1718).
1718    Lale Devrinin başlaması (Osmanlı).

Türk Tarihi Kronolojisi XII / Şevket Koçsoy (ms 1570-ms 1713)

1570    Cungarya ve Moğolistan’da Moğol Oyratlar’ın yükselişi.
1571    Kırım Tatarları, Moskova’yı yağmaladı.
1571 İnebahtı Deniz Savaşı (Lepanto)’nda Osmanlı donanmasının yenilmesi.
1571 Portekizliler’in Angola’yı sömürgeleştirmeleri.
1571    İspanyollar’ın Filipinler’i istilası.
Ağustos 1571 Kıbrıs Osmanlılar tarafından fethedildi (1 Ağustos 1571).
1572    Felemenk’te İspanyollar’a karşı ayaklanma.

1574 Tunus fethedildi (Osmanlı).
1574 Edirne’de Selimiye Camii inşaatının bitmesi (Osmanlı).

Türk Tarihi Kronolojisi XI / Şevket Koçsoy (ms 1472-ms 1566)

1472    Topkapı Sarayı inşaatının başlaması (Osmanlı).
1473    Otlukbeli Savaşı’nda Osmanlı ordusu Uzun Hasan komutasındaki Akkoyunlu kuvvetlerini yendi.
1474    Matematikçi Ali Kuşçu’nun ölümü.
1474    Kırım hanı, Nurdevlet (II. defa)’in saltanatı.
1475    Kırım Osmanlı tabiiyetine girdi: Kırım Hanlığı ile Osmanlı imparatorluğu tek devlet gibi yakınlaşınca, Osmanlı imparatorluğu’nun hudutları Rusya’nın güney hudutlarına kadar uzanmıştır. Türkler, çok eski dönemlerden beri Kırım’da yaşamaktadırlar. 13. asırdan itibaren Kırım Tatarları adını almışlardır. Önceleri Altınorda Devleti içinde yeralmışlar, daha sonra ise sınırları Moskova’ya kadar ulaşan Kırım Hanlığı’nı kurmuşlardır.

Türk Tarihi Kronolojisi X / Şevket Koçsoy (1357-1471)

1357-1359 Altınordu hanı, Berdi Bek’in saltanatı.
1362-1389 I. Murat (Hüdavendigâr)’ın saltanatı (Osmanlı).
1360-1469 Karakoyunlular: Kurucusu Bayram Hocadır. Anadolu’da kurulan beylik, Akkoyunlular tarafından yıkılmıştır.
1361    Edirne’nin fethi (1368’de Osmanlı Devleti’nin başkenti oldu).
1362    Orhan Gazi vefat etti ve I. Murat tahta çıktı (Osmanlı).
1362    Kadıaskerlik oluşturuldu (Osmanlı).
1363    Pençik Kanunu çıktı (Osmanlı).

Türk Tarihi Kronolojisi IX / Şevket Koçsoy (ms 1242-ms 1417)

1242 Baycu Noyan kumandasındaki Moğol kuvvetlerinin Erzurum’u işgali.
1242 Moğollar, Batı seferlerine Viyana kapılarında son verdiler.
1243 Kösedağ Savaşı/Bozgunu: Anadolu Selçuklu kuvvetleri İlhanlı Moğol ordusu karşısında bozguna uğradı. Bu savaş Selçuklunun Anadolu’daki hakimiyetini tedricen yok eden süreci başlattı.
1243 Moğollar, Kösedağ Savaşı’nda Anadolu Selçuklu Devleti’ni yendiler: Baycu Noyan’ın Türkiye üzerine seferi, Kösedağ’da karşılaşan Türk ve Moğol ordularının savaşa girişmesi, Sultan Gıyaseddin ve etrafındakilerin liyakatsızlığı ve delice hareketleri yüzünden Selçukluların 3 Temmuz’da, ciddi savaş yapmadan dağılmaları, Sivas’ın teslim olması ve Kayseri’nin savaşarak tahrip ve katliama uğraması.Selçuklu veziri Mühezzibüddin Ali’nin Moğolların arkasından Azerbaycan’a giderek, harac vermek suretiyle, Baycu Noyan ile sulh yapması, Bizans’a kaçmak maksadıyla menderes havzasına varan sultan’ın sulh anlaşması üzerine Konya’ya dönmesi ve devlet nizamı’nın kurulması.

Türk Tarihi Kronolojisi VIII / Şevket Koçsoy (ms 1071-ms 1241)

1071 Alp Arslan’ın Şii Fatimilere karşı Suriye seferi ile, Malazgirt ve Halepi Selcuklu idaresine alması.
1071 Alp Arslan’ın Bizans Ordusunu yenerek 26 Ağustos Cuma günü Büyük Malazgirt Zaferini kazanması. İmparator Romanos Diogenes’in esir düşmesi ve Bizans’ın Selcuklulara tabiiyeti kabul etmesi. Zaferin Türk ve İslam tarihlerinde bir devir açması, dünya tarihinde de bir dönüm noktası teşkil etmesi. Bu zaferle artık Anadolu, Türkler’e vatan olacak ve burada öncelikle Anadolu Selçuklu Devleti’nin temelleri atılacaktır.

Türk Tarihi Kronolojisi VII / Şevket Koçsoy (ms 890-ms 1070)

890 Karmatlar’ın Irak’ta ilk kez ortaya çıkışları.
9.-10. yüzyıllar Viking liderleri, Novgorod, Kiyev ve diğer şehirlerde kendi yönetimlerini kurdular (9.-10. yüzyıllar).
X. yüzyıl
10. yüzyıl Oğuz Yabgu Devleti: Göktürk Hakanlığı yıkıldıktan sonra müstakil yaşayan Oğuzlar, 10. asrın ilk yarısında, kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devlet kurmuşlardır. Oğuzlar’ın başında, Yabgu bulunmakta ve ona Kül-Erkin unvanlı bir başbuğ nâiblik yapmaktaydı. Orduyu Sü-başı idare ediyordu. Bu Oğuz Yabgu devleti’nin komşuları;

Türk Tarihi Kronolojisi VI / Şevket Koçsoy (ms 720-ms 875)

720 Çin’in Göktürk barış teklifini reddetmesi: İç isyanlar, Göktürk ordusu ve içtimâî yapısını sarstığı ve yeniden güç toplamak için zamana ihtiyaç olduğu için Tonyukuk ve Bilge, kuvvetli komşu Çin ile iyi geçinmek düşüncesinde idiler. Bu amaçla Çin’e uzattıkları barış eli geri çevrildi (720). Zira sığıntı bir Göktürk prensesini 718’de Bilge’ye karşı savaş için kışkırtan, K’i-tan ve Tatabılar’a askerî destek veren ve son olarak Beş-balık’taki Basmıllar ile de anlaşan Çin’in bu tutumu, Göktürk idarecilerini yeni bir politika benimsemeye ve tedbire sevketti.

Türk Tarihi Kronolojisi V / Şevket Koçsoy (ms 692-ms 766)

692-716 II. Göktürk tahtında Kapgan (Mo-ç’o) kagan dönemi: İlteriş öldüğünde oğulları Bilge 8 ve Kül Tegin 7 yaşlarında idiler. İlterişin yerine kardeşi Kapgan kagan oldu. Türk tarihinin büyük fâtihlerinden ve ileri görüşlü devlet adamlarından olan Kapgan, ilk olarak şu planları gerçekleştirmeye koyuldu: Çin’i baskı altında tutmak, Çin’de dağınık hâlde yaşamakta olan Türkler’i anavatan (Ötüken)’a çekmek, bütün Türkler’i tek bir bayrak altında toplamak yani Asya kıtasında ne kadar Türk varsa hepsini Göktürk birliğine bağlamak.

Türk Tarihi Kronolojisi IV / Şevket Koçsoy (ms 600-ms 691)

600-609 Tulan’ın ardından Doğu Göktürk hâkanlığı tahtına K’i-min (=T’u-li) oturdu: Başta Ç’ang-sun Şeng olmak üzere Çin’in amacı, Göktürk hâkanlığını çökertmek ve hatta Türk kültür ve varlığını yok etmek idi. Bu amaçla raporlar hazırlanmakta, Göktürk âilesi birbirine düşürülmekte, entrikalar çevrilmekte idi. Çin’in muvafakati ile Tulan’dan sonra tahta Ye-hu’nun oğlu K’i-min (=T’u-li, 600-609) geçirilmişti. Karısı bir Çinli prenses (Ts’ien-kin) olan K’i-min, Doğu hâkanlığını da hâkimiyeti altına almaya çalışan Tardu’ya karşı kullanılmakta idi. K’i-min, tam bir Çin kuklası idi. 607 tarihli bir mektubunda "Haşmetpenâh’ın âciz bir bendesi” olduğunu söyleyen K’i-min, daha da ileri giderek, atası İşbara’nın kabul etmediği "Türk kavmini Çinliler gibi yapmağa hazır bulunduğunu” ifade edebiliyordu.

Türk Tarihi Kronolojisi III / Şevket Koçsoy (ms 453–ms 600)

453-469 Avrupa/Batı Hunlarının siyasi tarihinin sona ermesi: Yerine Hun tahtına geçen oğulları (sırasıyla; İlek (453-454), Dengizik (454-469), İrnek (469) babalarının yerini tutamadılar. Germen kavimlerine karşı yaptığı savaşta İlek’in ölümü ardından, Dengizik de yeniden hakimiyet ve birlik uğrunda Bizans karşısında can verdi. Ardından Hun tahtına oturan İrnek (469)’in ise artık Orta Avrupa’da tutunamayacağı inancıyla, kendisine bağlı Hun kütleleriyle Karadeniz’in batı kıyılarına dönüşü Avrupa Hun İmparatorluğu’nun tarihe intikali anlamına gelmekteydi. Batı kanadının merkezi Tuna, doğu kanadının ise Dinyeper havalisi olan Hun imparatorluğunun hâkimiyet sahası içinde (370453 tarihleri arasında Doğu Avrupa, Batı Avrupa ve diğer coğrafyalarda yapılan akınlar, savaşlar neticesinde) başlıca şu topluluklar/kavimler bulunmaktaydı: Germenler (doğudan batıya): Doğu Got, Gepid, Turciling, Sueb, Markoman, Kuad, Herul, Rugi, Skir. İslâvlar (Orta ve Batı Rusya’da): Veneda, Ant, Sklaven. İranlılar (Kafkaslar’dan Tuna’ya kadar dağınık halde): Alan, Sarmat, Baştarna, Neur, Roxolan. Fin-Ugorlar (Ural’dan Baltık’a kadar): Çeremis, Mordvin, Merya, Veşi, Çud, Est, Vidivari. Türkler: İmparatorluğun her tarafına yayılmış olarak Hunlar, Karadeniz’in kuzey düzlüklerinde Volga’ya kadar Beş-ogur, On-ogur, Şaragur, Azak’ın batısında Akatir, Volga’nın doğusunda Sabar ve başka Türk kütleleri. Sayıları 45’e ulaşan bu kavimler/topluluklar/zümreler, yalnız reisleri, şefleri veya krallarının devlete bağlılığından oluşmuş olan bir siyasî birliğin üyesi idiler. Hun devleti dahilinde umumiyetle sulh ve sükun hüküm sürerken, Roma imp. sık sık tâbî kavimlerin isyanlarıyla çalkalanmaktaydı. Batı Roma bu isyanlarla ancak Hunlar’ın yardımlarıyla başedebilmekteydi. Hunların bu isyanlara karşı Romaya desteği, aynı zamanda 436’dan itibaren bütün "Germania”nın Türk idaresine geçmesi neticesini verdi. Bu vesileyle şu kavimler de Hun hâimiyet sahasına dahil edildi: Burgondlar, Bayavurlar, Yuthanglar, aşağı Ren sahasındaki Franklar, Turingler, Longobardlar. Hattâ Hun hâkimiyeti, Kuzey Denizi ve Manş kıyıları ile Okyanus adalarına kadar kadar genişledi.

Türk Tarihi Kronolojisi II / Şevket Koçsoy (ms 1-ms 453)

Milattan Sonra
I. yüzyıl
I-XI. Asırlar Miladdan sonraki dönemde Türk Göçleri: Türk göçlerine katılan boylar ve göç zamanları şu şekildedir: ®Hunlar, Orhun bölgesinden güney Kazakistan bozkırlarına, Türkistan’a (1. yüzyıl sonları, 2. yüzyıl ortaları) ve Avrupa’ya (375 ve müteakip yıllarda); ®Uar-hunlar, 350’lerde, Afganistan ve kuzey Hindistan’a (Ak-Hun Eftâlitler); ®Ogurlar, güneybatı Sibirya’dan güney Rusya’ya (461-465 yılları); ®Oğuzlar, Orhun bölgesinden Seyhun nehri kenarlarına (10. asır), ve sonra Maveraünnehir üzerinden İran’a ve Anadolu’ya (11. asır); ®Avarlar, batı Türkistan’dan Orta Avrupa’ya (6. yüzyıl ortası); ®Bulgarlar, Karadeniz kuzeyi üzerinden Balkanlar’a ve Volga nehri kıyılarına (668’den sonraki yıllarda); ®Macarlar’la birlikte bazı Türk boyları, Kafkaslar’ın kuzeyinden Orta Avrupa’ya (830’dan sonra); ®Sabarlar, Aral’ın kuzeyinden Kafkaslar’a (5. asrın ikinci yarısı); ®Uygurlar, Orhun nehri bölgesinden İç Asya’ya (840’ı tâkip eden yıllarda); ®Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve ®Uzlar (Oğuzlar’dan bir kol), Hazar denizi kuzeyinden Doğu Avrupa ve Balkanlar’a (9.-11. asır) göç etmişlerdir. Bunlardan özellikle Hun ve Oğuz göçleri, hem uzun mesafeler katetmek suretiyle yapılmış, hem de çok önemli tarihî sonuçlar vermiştir.

Türk Tarihi Kronolojisi I / Şevket Koçsoy (mö 20000–milat)

 
Milattan Önce 20000-10000 Yakutistan arazisinde en eski insan izlerinin ait olduğu dönem.
4000-1000 Anav Kültürü: Türkmenistan’da Aşkabat yakınlarındaki Anav’da bulunmuştur. Anav yakınlarında buna benzer ve daha sonraki (m.ö. 2500) yıllara ait bir başka kültür çevresi ve ürünlerine ise Namazgâh-tepe’de rastlanmıştır (dibekler ve bakırdan süs eşyaları). Anav kültürünü yaratanların milliyetleri kesin olarak tesbit edilememiş olmakla birlikte, bu kültürü yaratanların proto-Türkler olma ihtimali yüksektir. Bunun önemli bir göstergesi Türk kültürünün önemli bir unsuru olan At’ın ilk defa Anav kültüründe görülmüş olmasıdır. Anav ürünlerinden bazı örnekler: Güneşte kurutulmuş tuğla evler; at, koyun, sığır besiciliği; çiftçilk.

Osmanlı Tarihinde Dönemler / Prof. Dr. Halil İnalcık


İnsanoğlu, evrendeki milyonlarca karmaşık olayı, zihninde geliştirdiği birtakım çerçeve ve ör neğe göre biraraya getirip manalandırmak ihtiyacındadır. Bulutlara bakıp onları zihnindeki belli şekillere benzeten bir kimsenin fantezisi gibi. İnsanoğlu, zaman ve mekân oluşumu içinde iz bırakmış milyonlarca toplumsal olayı da, aynı biçimde belli çerçeveler içine koyup manalandırmayı ve kavramayı dener. Toplum birimi, aile, kabile, kavim, devlet, millet ve nihayet tüm insanlık olabilir. Olaylar yığınına, kafasındaki örnek ve çerçevelere göre bir şekil ve anlam vermeye çalışır. Geçmişteki olayları biraraya getirip manalandıran bu çerçeveler, tarih dönemleri şeklinde bir görünüşe bürünür. Bu çerçeveleri, onun fantazileri, hayat görüşü, içinde yaşadığı toplum biriminin inanç ve beklentileri yahut da belli bir sosyolojik formül/teori şekillendirir. Geçmişi kadrolayan bu çerçeveler kişiden kişiye, toplumdan topluma değişir; belli bir tarih görüşü ve önümüze belli bir tarihî tablo koyar. Derin değişim noktalarının tespitini de, önceden edinilmiş inançlar belirler. Bir kelime ile, tarihte yorum ve önerilen dönemler, çocuğun bulutları şekillendiren bakışından pek de farklı değildir. İnsanlık tarihine bir yorum, nesnel (objektif) bir metodoloji getirme çabası, Vico, Hegel, Spengler, Dilthey, Toynbee ve Braudel gibi birçok büyük düşünür ve tarihçiyi uğraştırmıştır. Temel sorun şudur. Acaba tarihi olaylar yığınına nesnel bir çerçeve vermekte birtakım nesnel (objektif) ölçütleri esas almak, böylece olabildiğince bir nesnel tarihe varmak mümkün müdür?

Türk Tarihi Üzerinde Çalışmalar / Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu

Giriş

Türklerin dörtbin yıllık bilinen tarihlerinde, başta Asya, daha sonra da Avrupa ve Afrika kınalarında çok değişik coğrafyalarda devlet kurmaları ve yaşamaları, her zaman dünyanın ilgisi çekmiştir. Zira dörtbin yıllık bu uzun dönemde, Çin, Hint, Fars, Bizans, Arap ve nihayet Batı kültürü ile karşı karşıya gelen ve iç içe yaşayan Türklerin, benliklerini kaybetmemeleri, sahip oldukları öz kültürlerini devam ettirmeleri, kendilerinin de ne denli sağlam bir kültüre sahip olduklarını ispat ederken bu medeniyetler arasında etkileşimin ölçüsü hep merak edilmiştir. Bilhassa Karadeniz’in Kuzeyinden Doğu Avrupa’ya, oradan da İtalya ve Fransa içlerine kadar ilerleyen çeşitli Türk kavimlerinin bıraktıkları etkiler ve daha sonra Balkanlarda oluşan Türk asıllı devletler bu ilgiyi daha da artırmıştır. Nihayet doğu-batı ticareti ve İslâm dünyasına hakim olan Türklerin ulaştıkları medeniyetin Batı üzerindeki tesiri, Batılı müsteşriklerin ve seyyahların eserlerine konu olmuştur.