Türk Tarihi Üzerine Çalışmalar ve Genel Değerlendirmeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Tarihi Üzerine Çalışmalar ve Genel Değerlendirmeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2012 Pazar

Türk Tarihi Kronolojisi VIII / Şevket Koçsoy (ms 1071-ms 1241)

1071 Alp Arslan’ın Şii Fatimilere karşı Suriye seferi ile, Malazgirt ve Halepi Selcuklu idaresine alması.
1071 Alp Arslan’ın Bizans Ordusunu yenerek 26 Ağustos Cuma günü Büyük Malazgirt Zaferini kazanması. İmparator Romanos Diogenes’in esir düşmesi ve Bizans’ın Selcuklulara tabiiyeti kabul etmesi. Zaferin Türk ve İslam tarihlerinde bir devir açması, dünya tarihinde de bir dönüm noktası teşkil etmesi. Bu zaferle artık Anadolu, Türkler’e vatan olacak ve burada öncelikle Anadolu Selçuklu Devleti’nin temelleri atılacaktır.

Türk Tarihi Kronolojisi VII / Şevket Koçsoy (ms 890-ms 1070)

890 Karmatlar’ın Irak’ta ilk kez ortaya çıkışları.
9.-10. yüzyıllar Viking liderleri, Novgorod, Kiyev ve diğer şehirlerde kendi yönetimlerini kurdular (9.-10. yüzyıllar).
X. yüzyıl
10. yüzyıl Oğuz Yabgu Devleti: Göktürk Hakanlığı yıkıldıktan sonra müstakil yaşayan Oğuzlar, 10. asrın ilk yarısında, kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devlet kurmuşlardır. Oğuzlar’ın başında, Yabgu bulunmakta ve ona Kül-Erkin unvanlı bir başbuğ nâiblik yapmaktaydı. Orduyu Sü-başı idare ediyordu. Bu Oğuz Yabgu devleti’nin komşuları;

Türk Tarihi Kronolojisi VI / Şevket Koçsoy (ms 720-ms 875)

720 Çin’in Göktürk barış teklifini reddetmesi: İç isyanlar, Göktürk ordusu ve içtimâî yapısını sarstığı ve yeniden güç toplamak için zamana ihtiyaç olduğu için Tonyukuk ve Bilge, kuvvetli komşu Çin ile iyi geçinmek düşüncesinde idiler. Bu amaçla Çin’e uzattıkları barış eli geri çevrildi (720). Zira sığıntı bir Göktürk prensesini 718’de Bilge’ye karşı savaş için kışkırtan, K’i-tan ve Tatabılar’a askerî destek veren ve son olarak Beş-balık’taki Basmıllar ile de anlaşan Çin’in bu tutumu, Göktürk idarecilerini yeni bir politika benimsemeye ve tedbire sevketti.

Türk Tarihi Kronolojisi V / Şevket Koçsoy (ms 692-ms 766)

692-716 II. Göktürk tahtında Kapgan (Mo-ç’o) kagan dönemi: İlteriş öldüğünde oğulları Bilge 8 ve Kül Tegin 7 yaşlarında idiler. İlterişin yerine kardeşi Kapgan kagan oldu. Türk tarihinin büyük fâtihlerinden ve ileri görüşlü devlet adamlarından olan Kapgan, ilk olarak şu planları gerçekleştirmeye koyuldu: Çin’i baskı altında tutmak, Çin’de dağınık hâlde yaşamakta olan Türkler’i anavatan (Ötüken)’a çekmek, bütün Türkler’i tek bir bayrak altında toplamak yani Asya kıtasında ne kadar Türk varsa hepsini Göktürk birliğine bağlamak.

Türk Tarihi Kronolojisi IV / Şevket Koçsoy (ms 600-ms 691)

600-609 Tulan’ın ardından Doğu Göktürk hâkanlığı tahtına K’i-min (=T’u-li) oturdu: Başta Ç’ang-sun Şeng olmak üzere Çin’in amacı, Göktürk hâkanlığını çökertmek ve hatta Türk kültür ve varlığını yok etmek idi. Bu amaçla raporlar hazırlanmakta, Göktürk âilesi birbirine düşürülmekte, entrikalar çevrilmekte idi. Çin’in muvafakati ile Tulan’dan sonra tahta Ye-hu’nun oğlu K’i-min (=T’u-li, 600-609) geçirilmişti. Karısı bir Çinli prenses (Ts’ien-kin) olan K’i-min, Doğu hâkanlığını da hâkimiyeti altına almaya çalışan Tardu’ya karşı kullanılmakta idi. K’i-min, tam bir Çin kuklası idi. 607 tarihli bir mektubunda "Haşmetpenâh’ın âciz bir bendesi” olduğunu söyleyen K’i-min, daha da ileri giderek, atası İşbara’nın kabul etmediği "Türk kavmini Çinliler gibi yapmağa hazır bulunduğunu” ifade edebiliyordu.

Türk Tarihi Kronolojisi III / Şevket Koçsoy (ms 453–ms 600)

453-469 Avrupa/Batı Hunlarının siyasi tarihinin sona ermesi: Yerine Hun tahtına geçen oğulları (sırasıyla; İlek (453-454), Dengizik (454-469), İrnek (469) babalarının yerini tutamadılar. Germen kavimlerine karşı yaptığı savaşta İlek’in ölümü ardından, Dengizik de yeniden hakimiyet ve birlik uğrunda Bizans karşısında can verdi. Ardından Hun tahtına oturan İrnek (469)’in ise artık Orta Avrupa’da tutunamayacağı inancıyla, kendisine bağlı Hun kütleleriyle Karadeniz’in batı kıyılarına dönüşü Avrupa Hun İmparatorluğu’nun tarihe intikali anlamına gelmekteydi. Batı kanadının merkezi Tuna, doğu kanadının ise Dinyeper havalisi olan Hun imparatorluğunun hâkimiyet sahası içinde (370453 tarihleri arasında Doğu Avrupa, Batı Avrupa ve diğer coğrafyalarda yapılan akınlar, savaşlar neticesinde) başlıca şu topluluklar/kavimler bulunmaktaydı: Germenler (doğudan batıya): Doğu Got, Gepid, Turciling, Sueb, Markoman, Kuad, Herul, Rugi, Skir. İslâvlar (Orta ve Batı Rusya’da): Veneda, Ant, Sklaven. İranlılar (Kafkaslar’dan Tuna’ya kadar dağınık halde): Alan, Sarmat, Baştarna, Neur, Roxolan. Fin-Ugorlar (Ural’dan Baltık’a kadar): Çeremis, Mordvin, Merya, Veşi, Çud, Est, Vidivari. Türkler: İmparatorluğun her tarafına yayılmış olarak Hunlar, Karadeniz’in kuzey düzlüklerinde Volga’ya kadar Beş-ogur, On-ogur, Şaragur, Azak’ın batısında Akatir, Volga’nın doğusunda Sabar ve başka Türk kütleleri. Sayıları 45’e ulaşan bu kavimler/topluluklar/zümreler, yalnız reisleri, şefleri veya krallarının devlete bağlılığından oluşmuş olan bir siyasî birliğin üyesi idiler. Hun devleti dahilinde umumiyetle sulh ve sükun hüküm sürerken, Roma imp. sık sık tâbî kavimlerin isyanlarıyla çalkalanmaktaydı. Batı Roma bu isyanlarla ancak Hunlar’ın yardımlarıyla başedebilmekteydi. Hunların bu isyanlara karşı Romaya desteği, aynı zamanda 436’dan itibaren bütün "Germania”nın Türk idaresine geçmesi neticesini verdi. Bu vesileyle şu kavimler de Hun hâimiyet sahasına dahil edildi: Burgondlar, Bayavurlar, Yuthanglar, aşağı Ren sahasındaki Franklar, Turingler, Longobardlar. Hattâ Hun hâkimiyeti, Kuzey Denizi ve Manş kıyıları ile Okyanus adalarına kadar kadar genişledi.

Türk Tarihi Kronolojisi II / Şevket Koçsoy (ms 1-ms 453)

Milattan Sonra
I. yüzyıl
I-XI. Asırlar Miladdan sonraki dönemde Türk Göçleri: Türk göçlerine katılan boylar ve göç zamanları şu şekildedir: ®Hunlar, Orhun bölgesinden güney Kazakistan bozkırlarına, Türkistan’a (1. yüzyıl sonları, 2. yüzyıl ortaları) ve Avrupa’ya (375 ve müteakip yıllarda); ®Uar-hunlar, 350’lerde, Afganistan ve kuzey Hindistan’a (Ak-Hun Eftâlitler); ®Ogurlar, güneybatı Sibirya’dan güney Rusya’ya (461-465 yılları); ®Oğuzlar, Orhun bölgesinden Seyhun nehri kenarlarına (10. asır), ve sonra Maveraünnehir üzerinden İran’a ve Anadolu’ya (11. asır); ®Avarlar, batı Türkistan’dan Orta Avrupa’ya (6. yüzyıl ortası); ®Bulgarlar, Karadeniz kuzeyi üzerinden Balkanlar’a ve Volga nehri kıyılarına (668’den sonraki yıllarda); ®Macarlar’la birlikte bazı Türk boyları, Kafkaslar’ın kuzeyinden Orta Avrupa’ya (830’dan sonra); ®Sabarlar, Aral’ın kuzeyinden Kafkaslar’a (5. asrın ikinci yarısı); ®Uygurlar, Orhun nehri bölgesinden İç Asya’ya (840’ı tâkip eden yıllarda); ®Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve ®Uzlar (Oğuzlar’dan bir kol), Hazar denizi kuzeyinden Doğu Avrupa ve Balkanlar’a (9.-11. asır) göç etmişlerdir. Bunlardan özellikle Hun ve Oğuz göçleri, hem uzun mesafeler katetmek suretiyle yapılmış, hem de çok önemli tarihî sonuçlar vermiştir.

Türk Tarihi Kronolojisi I / Şevket Koçsoy (mö 20000–milat)

 
Milattan Önce 20000-10000 Yakutistan arazisinde en eski insan izlerinin ait olduğu dönem.
4000-1000 Anav Kültürü: Türkmenistan’da Aşkabat yakınlarındaki Anav’da bulunmuştur. Anav yakınlarında buna benzer ve daha sonraki (m.ö. 2500) yıllara ait bir başka kültür çevresi ve ürünlerine ise Namazgâh-tepe’de rastlanmıştır (dibekler ve bakırdan süs eşyaları). Anav kültürünü yaratanların milliyetleri kesin olarak tesbit edilememiş olmakla birlikte, bu kültürü yaratanların proto-Türkler olma ihtimali yüksektir. Bunun önemli bir göstergesi Türk kültürünün önemli bir unsuru olan At’ın ilk defa Anav kültüründe görülmüş olmasıdır. Anav ürünlerinden bazı örnekler: Güneşte kurutulmuş tuğla evler; at, koyun, sığır besiciliği; çiftçilk.

Osmanlı Tarihinde Dönemler / Prof. Dr. Halil İnalcık


İnsanoğlu, evrendeki milyonlarca karmaşık olayı, zihninde geliştirdiği birtakım çerçeve ve ör neğe göre biraraya getirip manalandırmak ihtiyacındadır. Bulutlara bakıp onları zihnindeki belli şekillere benzeten bir kimsenin fantezisi gibi. İnsanoğlu, zaman ve mekân oluşumu içinde iz bırakmış milyonlarca toplumsal olayı da, aynı biçimde belli çerçeveler içine koyup manalandırmayı ve kavramayı dener. Toplum birimi, aile, kabile, kavim, devlet, millet ve nihayet tüm insanlık olabilir. Olaylar yığınına, kafasındaki örnek ve çerçevelere göre bir şekil ve anlam vermeye çalışır. Geçmişteki olayları biraraya getirip manalandıran bu çerçeveler, tarih dönemleri şeklinde bir görünüşe bürünür. Bu çerçeveleri, onun fantazileri, hayat görüşü, içinde yaşadığı toplum biriminin inanç ve beklentileri yahut da belli bir sosyolojik formül/teori şekillendirir. Geçmişi kadrolayan bu çerçeveler kişiden kişiye, toplumdan topluma değişir; belli bir tarih görüşü ve önümüze belli bir tarihî tablo koyar. Derin değişim noktalarının tespitini de, önceden edinilmiş inançlar belirler. Bir kelime ile, tarihte yorum ve önerilen dönemler, çocuğun bulutları şekillendiren bakışından pek de farklı değildir. İnsanlık tarihine bir yorum, nesnel (objektif) bir metodoloji getirme çabası, Vico, Hegel, Spengler, Dilthey, Toynbee ve Braudel gibi birçok büyük düşünür ve tarihçiyi uğraştırmıştır. Temel sorun şudur. Acaba tarihi olaylar yığınına nesnel bir çerçeve vermekte birtakım nesnel (objektif) ölçütleri esas almak, böylece olabildiğince bir nesnel tarihe varmak mümkün müdür?

Türk Tarihi Üzerinde Çalışmalar / Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu

Giriş

Türklerin dörtbin yıllık bilinen tarihlerinde, başta Asya, daha sonra da Avrupa ve Afrika kınalarında çok değişik coğrafyalarda devlet kurmaları ve yaşamaları, her zaman dünyanın ilgisi çekmiştir. Zira dörtbin yıllık bu uzun dönemde, Çin, Hint, Fars, Bizans, Arap ve nihayet Batı kültürü ile karşı karşıya gelen ve iç içe yaşayan Türklerin, benliklerini kaybetmemeleri, sahip oldukları öz kültürlerini devam ettirmeleri, kendilerinin de ne denli sağlam bir kültüre sahip olduklarını ispat ederken bu medeniyetler arasında etkileşimin ölçüsü hep merak edilmiştir. Bilhassa Karadeniz’in Kuzeyinden Doğu Avrupa’ya, oradan da İtalya ve Fransa içlerine kadar ilerleyen çeşitli Türk kavimlerinin bıraktıkları etkiler ve daha sonra Balkanlarda oluşan Türk asıllı devletler bu ilgiyi daha da artırmıştır. Nihayet doğu-batı ticareti ve İslâm dünyasına hakim olan Türklerin ulaştıkları medeniyetin Batı üzerindeki tesiri, Batılı müsteşriklerin ve seyyahların eserlerine konu olmuştur.